21. YÜZYIL İNSANININ “EV” KAVRAMINA BAKIŞI VE BEKLENTİLERİ

By Posted on 0 Comments4min read187 views
21. YÜZYIL İNSANININ “EV” KAVRAMINA BAKIŞI VE BEKLENTİLERİ

Yeryüzünde bilince sahip olan, varlığını kuran ve anlamlandırmaya çalışan tek canlı, insan. İçinde bulunduğu dönemi, mekanı ve zamanı algılayan ve kavrayan insanoğlu, hayatı, dolayısıyla geleceği de bunun üzerinden inşa ediyor. İnsanoğlunun varoluşundaki bu değişimler, habitatını şekillendirmesiyle mekanı da bire bir etkiliyor. “İnsanlığın evi” olarak tanımlayabileceğimiz olan dünya değişiyor; elbette evimiz ve ev kavramına bakışımız da. Başlangıçta yalnızca barınma ve güvenlik amacıyla kullanılan mekan, zamanla çok işlevli bütünleşik bir yapıya, eve; ev ise zaman içinde insanın işini yapıp hayatını kazandığı, kendini kurduğu, geliştirdiği; dinlenmenin yanı sıra eğlendiği ve dekorasyonla kendini ifade ettiği bir yere dönüşüyor.

Bugün yani 21. yüzyılda artık ev kavramına bakışımız bırakın yüzyılları, yirmi yıl öncekine göre bile oldukça farklı. Her şey gibi eve dair algımız, bakış açımız, ihtiyaçlarımız, beklentilerimiz ve elbette taleplerimiz de değişti. Mimarlık disiplini de hem bu talebe hem de zamanın ruhuna uygun biçimde mekansal çözümler geliştirdi. 21. yüzyılın başında kendini göstermeye başlayan ve teknolojinin gücünden sonuna kadar yararlanarak fonksiyonellik, estetik ve esnekliği önceleyen mimari anlayış bugün, çevreci yaklaşımlarla yaşam alanlarımızı şekillendirmeye devam ediyor. Mimarlık şehir yaşantısının zorunlu kıldığı ve günümüz insanının da talep ettiği hız, pratiklik, esneklik, sürdürülebilirlik, çevrecilik, dayanıklılık ve çok yönlü kullanım gibi özelliklere odaklanmış durumda. Teknoloji de yine bu doğrultuda mimarlık ve tasarımın vazgeçilmez bir ögesi.

Doğanın aklıyla uyumlu evler
Evimiz artık çalıştığımız, eğlendiğimiz, ruhumuzu beslediğimiz, kendimizi gerçekleştirdiğimiz ve yenilediğimiz yer; hem iş yerimiz hem eğlence mekanımız hem hobi atölyemiz hem de spor salonumuz. Tabiri caizse “kendimizi tasarladığımız” ve bir sonraki güne hazırladığımız bir alan. Bu nedenle evden beklentimiz artık yalnızca bir ev olması değil. Onun akıllı olmasını, hayatımızı kolaylaştırmasını, bizim tempomuz nedeniyle düşünemediğimiz veya yetişemediğimiz şeyleri hatırlatmasını ve yapmasını bekliyoruz. Bir asistan gibi konforumuzu dizayn etmesini istiyoruz. Bu gerçek, akıllı evlerin sayısının ve fonksiyonlarının gün geçtikçe artmasını sağlıyor. Kendi kendini temizleyen banyolar, çalar saatinize göre kahvaltınızı ve kahvenizi hazırlayan mutfaklar, nesnelerin interneti sayesinde birbirleriyle haberleşen ev aletleri işte bu talebin bir ürünü. Üstelik özellikle pandemiyle birlikte yaşamımızın neredeyse %90’ını geçirdiğimiz bu tümüyle bize ait mekandan beklentimiz yalnızca bu kadarla sınırlı değil. Evimiz akıllı olmalı evet. Ve akıllı olduğunu, en az bizi düşündüğü kadar dünyayı; çevreyi, iklimi ve doğayı da düşünerek göstermeli. Yani insanlığın evini… Yaşadığımız yer bize konfor alanı sağlarken dünyayı paylaştığımız diğer canlılara zarar vermemeli. Tıpkı bizim gibi duyarlı olmalı; etik, ekonomik ve sorumlu davranmalı. Sürdürülebilirlik anlayışı ile inşa edilmiş; karbon salınımı düşük, kendi temiz enerjisini üretebilen, çevre dostu bir yapıya sahip olmalı. Tasarrufu gözeterek “doğanın aklı”yla uyum içinde çalışmalı. Tüm bu özellikleriyle hem içimizi hem cebimizi hem de dünyayı ferahlatıp rahatlatmalı.

Biricik bir harikalar diyarı
21. yüzyıl insanı olarak evimizin bizi yani kişiliğimizi yansıtmasını istiyoruz aslında. Ev artık dört duvardan çok daha öte bir şey; kişiliğimizin, kimliğimizin bir parçası. Aklımızı ve ruhumuzu yansıttığımız ve en önemlisi günbegün yeniden yarattığımız alan. Ve tıpkı bizim gibi “biricik”. Bu nedenle yaşam alanımız da diğerlerinden farklı olmalı; bu biricikliği layıkıyla yansıtmalı. İş, aile, eğitim ve sosyal hayatımızın, anlarımız ve anılarımızın ana sahnesi olan bu mekan, bu nedenle artık ihtiyaca dair bir gerçeklik değil, bir arzu nesnesi. Onu daha çok önemsememiz; dekorasyon dergilerini karıştırıp ilgili sitelerde saatler geçirmemiz, beğendiğimiz mobilyayı bulmak için haftalarca mağaza gezmemiz, bulamazsak zevkimize uygun şekilde özel olarak yaptırmamız bundan. Eğer imkanımız varsa birkaç yılda bir sil baştan döşememiz ve hatta işi ehline bırakıp mimarlarla çalışarak yaşam alanımızı modaya uygun parçalarla dekore ettirmemiz bundan. Evimizde yapacağımız herhangi bir yeniliğin bize, hayatımıza, ruhumuza yansıyacağını biliyoruz çünkü. Benliğimiz, beğenilerimiz ışığında kendi harikalar diyarımızı yaratıyoruz. Akıllı, duyarlı, fonksiyonel, estetik, pratik ve en önemlisi “bizim” olan bir harikalar diyarı bu…

 

What do you think?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Comments Yet.

Previous
PANDEMİNİN KONUT MİMARİSİNE OLASI ETKİLERİ
21. YÜZYIL İNSANININ “EV” KAVRAMINA BAKIŞI VE BEKLENTİLERİ