Hangimiz Ege’de ıssız bir sahil kasabasında yaşamayı hayal etmemiştir ki… Deniz, dalga sesleri, kuş cıvıltıları, kasabanın kıraathanesinde (kafe değil kıraathane) içilen sabah kahveleri, balıkçılar, herkesin birbirini tanıdığı minimal, sade, sakin bir yaşam. Zamanın akmadığını düşündürecek denli yavaş, slow city tadında bir hayat. İçinizden, “keşke, nerede o günler” dediğinizi duyar gibiyiz. Bu yazı işte tam da bu tür bir pastoral senfoniye karşı tez oluşturmak için yazıldı. Hayallerinizi yıkmak gibi olmasın ama Ege’de -veya Türkiye’nin herhangi bir beldesinde- öyle sessiz, sakin, keşfedilmemiş bir yer kalmadı. İnsanoğlu sağolsun doğayı son patikasına kadar arşınladı ve geride en iyi ihtimalle poşetlerce çöp bıraktı. Ayrıca kırsalda yaşamak, bahar ve yaz aylarında doğada olmak elbette çok güzel. Peki aynı şeyi yılın geri kalan 6 aylık sonbahar-kış dönemi için de söyleyebilir misiniz?
Şehir hayatı, belki de sürekli içinde olduğumuzdan ayırdına varamadığımız, kanıksadığımız birçok avantaja sahip. Pek çok insan da böyle düşünüyor olacak ki bugün dünya nüfusunun yarısı kentlerde yaşamayı tercih ediyor. Bu oranın 2050’ye kadar 3’te 2’ye çıkması öngörülüyor. Dünya Bankası verilerine göre Avrupa’nın %73’ü, Türkiye nüfusunun ise %71,6’sı şehirlerde yaşıyor. Bu kadar büyük bir nüfusun sadece ama sadece ekonomik nedenlerle şehirde yaşadığını iddia etmek ise biraz kolaya kaçmak gibi. Hadi gelin biz şehir ahalisi neden şehirde yaşamayı tercih ediyoruz, hatırlayalım.
Kültürel ve sosyal avantajlar
Ege ve Akdeniz’in sakin koyları güzel, lakin yaz bitene kadar. Sonbahar ve kış aylarında tiyatro, konser, sergi, gösteri vb. kültür sanat etkinliklerini izleyebileceğiniz tek yer şehir merkezleri. Seminer, söyleşi, sempozyum gibi etkinlikleri ise sadece ve sadece şehir merkezinde bulabilirsiniz. Sinema ise kırsal bölgelerde ya hiç yoktur ya da varsa bile sadece yaz sezonunda faaldir. Kısacası eğer sinema, tiyatro gibi kültür etkinliklerine düşkünseniz ve sosyalleşmek sizin için daha sanat odaklı bir durumu ifade ediyorsa şehirden uzun süre ayrı kalmanız imkansız. Ayrıca bir gün içinde hem sinemaya gidip hem bir imza gününe katılıp ardından da akşam izlenecek caz performansı için arkadaşlarla buluşabilme özgürlüğü sadece ama sadece şehir merkezine özgüdür.
Kamu hizmetlerine ulaşım
Şehirlerdeki belediye hizmetleri, kırsal bölgelere nazaran çok daha zengin ve gelişkindir. Su, elektrik, kanalizasyon ve günümüzde neredeyse elimiz ayağımız kadar gerekli olan internet altyapısı şehirlerde çok daha güçlüdür. Herhangi bir sorun çıktığında çözüme kavuşturulma hızı, kırsal bölgelere oranla daha yüksektir. Ayrıca ulaşım ağı geniş ve toplu taşıma alternatifleri zengindir. Hastane, vergi ve tapu dairesi gibi kamu kurumlarına ulaşma imkanı şehir merkezinde çok daha kolaydır. Eğitim olanakları ise kırsal bölgelerle kıyaslanamayacak denli zengin ve niteliklidir.
Ekonomik avantajlar
Şehirde yaşamanın belki de en büyük avantajı, ekonomik açıdan pek çok fırsat barındırması. Bu kadar çok insanın bir arada yaşıyor olması başarılı bir girişimci için dezavantajdan çok avantajdır çünkü. Ayrıca farklı ülkelerden gelmiş, farklı kültür ve donanıma sahip insanlarla bir arada olma, birlikte iş yapma imkanını sadece şehir merkezinde bulabilirsiniz. Çalışanlar içinse şehir, farklı hizmet kollarında pek çok iş imkanı demek. İşgücüne talebin ve alternatiflerin fazla oluşu çalışanlara; istediği iş kolunda, aklındaki rakamlara çalışma şansı verebilir.
Yaşamsal avantajlar
İnsanın temel ihtiyacı olan güvenlik ve barınma konusunda en konforlu yer de şehir merkezidir. Ev aradığınızda pek çok alternatif bulabilirsiniz; güvenliğiniz tehdit edildiği anda kolluk kuvvetleri kapınızdadır. Şehirli insanlar aradığı şeyi hem de farklı çeşitleriyle birden çok yerde bulmanın rahatlığını yaşar. Yeni ve niş ürünler ilk olarak şehir merkezinde kullanıcıyla buluşur. İhtiyaç duyulan ürün ve hizmetlerin birden çok yerde bulunması şehirlilere karşılaştırma ve dilediğini seçme özgürlüğü verir.
Yatırım avantajı
Dünya değişiyor; tabii yatırım alternatifleri ve olanakları da. Şehirde yaşamak bir avantajsa şehirde yaşayıp ev sahibi olmak çok daha büyük bir avantaj. Şehir merkezinde ev sahibi olmak demek kazancınızı her dakika (mecazen değil gerçek anlamda) artıran bir yatırımınız var demektir. İstanbul’da konut fiyatlarının son 10 yılda %244, kira gelirlerinin ise yalnızca son bir yılda %10,81 oranında arttığını söylersek ne demek istediğimiz daha net anlaşılır sanıyoruz. Şehir merkezindeki evlere çok talep olduğundan, mülkünüzü satmak veya kiralamak istediğinizde çok beklemeyeceğinizden ve istediğiniz rakamları alacağınızdan da emin olabilirsiniz.
By mintlab
What do you think?